ULUSLARARASI KORUMA STATÜSÜ İLE İNSANİ İKAMET İZNİ ARASINDAKİ FARKLARA KARŞILAŞTIRMALI BAKIŞ
Yabancıların Türkiye’ye girişi ve ikamet usulleri; uluslararası koruma statüsünün şartları gibi hususlar 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile düzenleme altına alınmıştır. Bu kanun kapsamında uluslararası koruma veya geçici koruma statüsü bakımından yabancıların Türkiye’den koruma talep etmesi durumunda uyulması gereken usul ve esaslar belirtilmiştir.
- ULUSLARARASI KORUMA STATÜSÜ
Türk kanunlarına göre;
- Irk, din, siyasi görüş veya belirli bir toplumsal gruba aidiyeti sebebiyle ülkesinde zulme maruz kalmış ya da zulüm görme tehlikesi sebebiyle ülkesini terk etmiş ve bu sebeplerden ülkesine dönemeyecek durumda olan kimselere,
- Savaş veya iç çatışma gibi sebeplerden dolayı ayrım gözetmeksizin herkesin güvenliğinde tehdit unsuru olarak ele alınabilecek şiddet olayları nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalmış ve geri dönemeyecek durumda kimselere,
- Ülkesine geri dönmesi durumunda ölüm cezasına çarptırılması veya hakkında verilmiş olan ölüm cezasının infaz edilmesi ya da işkence veya başka türlü onur kırıcı muamelelere maruz kalma tehlikesi sebebiyle geri dönemeyecek durumda olan kimselere,
Uluslararası koruma statülerinden faydalanma hakkı tanınmıştır.
Türk hukukunda uluslararası koruma statüleri mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma statüsü olmak üzere 3’e ayrılmıştır:
- Mülteci
BM’nin tanımı ile mülteci ve mültecilik kavramı, “ırkı, dini, milliyeti belli bir sosyal gruba mensubiyeti ve siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi.” olarak belirtilen hukuki bir statüdür. Türk hukukuna göre kişi ancak yabancı, siyasi veya dini düşüncesinden, belli bir gruba üye olmasından, ırkından veya tabiatından dolayı Avrupa ülkesinde kötü muameleyle karşılaşacaksa ve bundan dolayı korku içindeyse mülteci statüsüne hak kazanabilir. 6458 sayılı kanunun 61. maddesine göre bu şekilde ülkesini terk eden bir kişiye mülteci statüsü verilebilmesi için bu kişinin Avrupa ülkelerinden gelmesi zorunludur. Aynı zamanda bu statü için yabancının kendi ülkesindeki korumadan yararlanamıyor olması veya korkusundan dolayı yararlanmak istemiyor olması, korkusundan dolayı dönmek istememe sebeplerinde haklı olması gerekmektedir. Ancak bu şartları taşıyan yabancılara mülteci statüsü verilebilir.
Yabancının korktuğu zulüm; yaşam hakkı, özgürlük hakkı, ayrımcılığa tabi tutulma gibi nesnel olabileceği gibi öznel sebeplere dayanıyor da olabilir. Danıştay bu konuda her bireyden her olay karşısında aynı davranmasının beklenilmeyeceği görüşündedir. Dikkat edilen ana etmen yabancının mülakat sırasında korktuğu zulüm duygusunu makul düzeyde ortaya koyabilmesi olduğundan yabancının beyanlarında ve duygularında inandırıcı olması gerekir. Dolayısıyla aynı olaydan dolayı uluslararası korumaya başvuru yapan iki yabancının başvuruları birbirlerinden farklı neticelendirilebilir.
- Şartlı Mülteci
Ülkesinde cereyan eden olaylar sebebiyle yahut ırk, din, tabiiyet, belirli bir toplumsal gruba mensup olması ya da siyasi düşünceleri sebebiyle kendi ülkesinde yaşayamayan yabancılar şayet Avrupa ülkelerinden gelmiyorlarsa şartlı mülteci statüsünden faydalanabilirler.(YUKK m.62)
- İkincil Koruma
Mülteci ya da şartlı mülteci statüsüne girmeyen ancak vatandaşı olduğu ya da geldiği ülkeye geri gönderilemeyen kişiler ikincil koruma statüsü öngörülmüştür. İkincil koruma statüsünün uygulanabilmesi için geri gönderilecek kişinin;
- Ölüm cezasına çarptırılma olasılığının olması ya da ölüm cezasının infaz edilecek olması,
- İşkenceye ya da onur kırıcı ceza ya da muameleye maruz kalacak olması,
- Uluslararası ya da ülke çapında silahlı çatışma durumları sebebiyle hayati tehlike altında olması,
Sebeplerinden birinin varlığı gerekir. Bu sebepleri haiz kişinin yabancı ya da vatansız olup olmamasına bakılmaksızın ikincil koruma statüsünden faydalanma hakkı vardır.
ULUSLARARASI KORUMA STATÜLERİNDEN FAYDALANILAMAYACAK DURUMLAR
Daha önce ifade edildiği gibi her ne kadar şartları taşıyan her kişinin bahsedilen uluslararası koruma statüsünden faydalanabileceği ifade edilmişse de bu durumun bazı istisnaları mevcuttur. Bu doğrultuda;
- Türk vatandaşı olmayan her yabancı yukarıda açıklanan şartları sağlamak kaydıyla uluslararası koruma başvurusunda Ancak bazı istisnai durumlar öngörülmüştür. Şayet yabancı kişi, bir Birleşmiş Milletler Organından veya örgütünden hâlihazırda yardım veya koruma alıyorsa, ikamet ettiği ülke, o ülkenin vatandaşlarının hak ve yükümlülüklerini yabancıya da zaten tanıyorsa, Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşmenin 1/F maddesinde belirtilen fiillere ilişkin suçlu olduğuna dair ciddi bir kanaat varsa uluslararası koruma başvurusu haricinde tutulurlar.
- Bununla beraber, uluslararası koruma başvurusunda bulunan yabancının farklı bir ülkede zalimce eylemler yaptığına, savaş suçu işlediğine dair ciddi bir algı ve düşünce varsa yine uluslararası korumabaşvurusu haricinde tutulur.
- Eğer yabancı Türkiye’nin kamu düzeni ve kamu güvenliğine karşı ciddi bir tehlike yaratıyorsa yine başvuru haricinde tutulur. Ayrıca Türkiye’de neticesi hapis cezası olan bir fiili kendi ülkesinde işlemişse ve sadece bu cezayı çekmemek için ülkesini terk etmişse yine başvuru haricinde tutulur. Fakat iade edilmesi halinde ölüm cezasına veya insanlık dışı muameleye maruz kalması söz konusuysa ülkesine iade edilmez.
Uluslararası koruma başvurusunda bulunan yabancıların vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık ilkesinin bulunması zorunlu değildir.
- İNSANİ İKAMET İZNİ
İkamet izni ise, Türkiye’de kalmak üzere verilen izin belgesini ifade eder. Yetkili makamlar tarafından düzenlenen bu belgeyi haiz yabancılar ülkede belirli bir süreliğine ve belli bir yerde yaşama hakkını kazanırlar. İnsani ikamet izni, insani nedenlerle bir şekilde Türkiye’de kalması gereken kişilere verilen ikamet izni türüdür. İnsani ikamet izninin verileceği durumlar YUKK’un 46. Maddesinde sınırlı sayıda sayılmıştır. Bu özel haller;
- Hakkında deport kararı ya da Türkiye’ye giriş yasağı olmasına rağmen Türkiye’den çıkış yapamayan yahut çıkış yapmasının makul olmayacağı kişiler,
- Hakkında sınır dışı etme kararı alınamayacak yabancılar (YUKK m.55),
- Çocuğun yüksek yararının söz konusu olduğu haller (bu durumlar uygulamada şekillenmiş olup, somut olaya göre takdir edilmelidir),
- Deport kararının iptali davasını açan yabancılar,
- Uluslararası koruma başvurusunda bulunan yabancı hakkında, bu başvurunun “kabul edilemez” olduğuna dair karar verilmesi veya “başvurunun geri çekildiği” veya “geri çekilmiş sayıldığına ilişkin kararlara karşı yargı yoluna gitmesi durumunda,
- Acil bazı nedenlerin varlığı dolayısıyla ülke çıkarlarının korunması ve kamu düzeni ile güvenliği noktasında, Türkiye’ye girmesine ve kalmasına izin verilmesi gereken bazı yabancıların, başka ikamet izni türlerine başvuramıyor olması durumunda,
- Olağanüstü bazı durumların varlığı durumunda (olağanüstü hale dair kanuni düzenlemelerde net hükümler yoktur, somut olayın özellikleri ile uygulamada kabul edilen durumlar karşılaştırılarak bir değerlendirme yapılmalıdır.),
- Yabancının ilk iltica ettiği ülkeye yahut güvenli bir diğer üçüncü ülkeye gönderilmesi işlemlerinin devamı süresince geçerli olacak şekilde insani ikamet izni verilebilir.
İNSANİ İKAMET İZNİ BAŞVURUSU NASIL YAPILIR?
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 46. maddesi uyarınca, insani ikamet izni başvurusu, valilikler bünyesinde bulunan il göç idarelerine yapılmalıdır. İl göç idaresi müdürlüğü tarafından İçişleri Bakanlığı’nın onayı alınmak suretiyle insani ikamet izni kararı verilir.
Yine insani ikamet izni Bakanlığın onayının alınması şartıyla iznin verilmesini zorunlu kılan şartlar ortadan kalktığında valiliklerce iptal edilir ve uzatılmaz.
Yabancı, ikamet izni alırken esas olan sebebin sona ermesi durumunda veya farklı bir gerekçenin ortaya çıkması halinde, yeni kalış amacına uygun ikamet izni alabilecektir. Dolayısıyla bu durum insani ikamet izni bakımından da geçerli olacaktır. Örnek olarak; insani ikamet izni ile ülkede kalan bir yabancı, Türk vatandaşıyla evlenmesi halinde diğer şartları da sağlamak koşuluyla aile ikamet iznine geçebilecektir. Bu durum ikamet izinleri arasında geçiş olarak adlandırılır. Fakat insani ikamet izni ile ilgili bir sınır öngörülmüştür. Kanun’un 42. maddesi uyarınca, insani ikamet izni ile ülkede kalanlar bakımından uzun dönem ikamet iznine geçiş hakkı mümkün değildir.
Dolayısıyla karşılaştırıldığı zaman açıkça görülmektedir ki; İnsani ikamet izni ile uluslararası koruma statüleri birbirinde tamamen farklı bir olgulardır. İnsani ikamet izni, yukarıda sayılan hallerde belli bazı şartları taşıyan kişilere verilen bir oturma imkanıdır ve belirli süreler ile sınırlandırılmıştır. Belli durumların son bulması ile iptali söz konusu olabilmektedir.
GEÇİCİ KORUMA STATÜSÜ
Türkiye mültecilerin uluslararası alandaki haklarını ve mülteciliğin şartlarını düzenleyen “Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi’ne taraftır ancak sözleşmeye koyduğu çekince ile yukarıda da ayrıntılı incelendiği üzere yalnızca Avrupa’dan gelen kişilere mülteci sıfatı vermektedir. Onun haricinde gelen kişilerin hukuki koruma statüleri farklı farklıdır. Bunun haricinde Suriye Savaşı sonrası kitlesel biçimde ülkeye giriş yapan düzensiz göçmenlere karşı Uluslararası Koruma Statüsü vermek yerine özel olarak “Geçici Koruma Statüsü” müessesi düzenlenmiştir.
Av. Arda AÇIKALIN