TÜRK YARGISINDA ADLİ TATİL
TÜRK YARGISINDA ADLİ TATİL
Adli tatil; Türk yargı sisteminin önemli bir parçasıdır. Adli tatil, kural olarak, hukuki işlemlerin ve mahkemelerin normal çalışma düzenlerinin geçici olarak askıya alındığı dönemi ifade eder. Adli tatilin temel amacı, yargı sisteminin verimliliğini arttırmak ve yargı mensuplarının iş yükünü dengelemektir. Yargı çalışanlarına örnek olarak hakimler, savcılar, mahkeme katipleri ve Adalet Bakanlığı personelleri verilebilir. Uzun ve yoğun çalışma süreçlerinin ardından adli tatil, yargı çalışanlarına fiziksel ve zihinsel olarak dinlenme olanağı sağlar. Bunlar kuşkusuz adli tatilin avantajlı yönleriyken kimileri tarafından adli tatil, davaların görülememesi nedeniyle adaletin geciktiğini ve bu durumun makul sürede yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğunu ileri sürülerek dezavantajlı bulmaktadır. Bu hususlarda Anayasa Mahkemesine gidilmiş fakat mahkeme Anayasa’ya aykırı bir durum olmadığına karar vermiştir.
Türkiye’de adli tatil uygulaması Fransa’dan alınmış ve ilk olarak 18.06.1927 yılında HUMK madde 81 de düzenlenmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında tarım, Türkiye ekonomisinin temel dayanağıydı ve halkın büyük bir kesimi tarımsal faaliyetler ile uğraşmakta, bu nedenle tarımın geliştirilmesi ve üretimin arttırılması büyük önem taşımaktaydı. Adli tatil dönemi özellikle hasat zamanına denk getirilmiştir. Burada çiftçinin hukuki meselelerle uğraşması yerine hasat kaldırmakla ilgilenmesi amaçlanmış, bu nedenle adli tatil dönemi, tarım işlerinin en yoğun olduğu zamanlar dikkate alınarak planlanmıştır. Söz konusu uygulama hakkında eleştirel görüşler ortaya çıkmıştır. Bu görüşü savunanlar Türkiye’nin artık bir tarım ülkesi olmadığını, 1930lu yılların şartlarına göre düzenlenmiş bir uygulamanın modern, efektif ve mantıklı olmayacağı görüşündedir. Türkiye dört farklı iklimi yaşayan bir ülke olmasından dolayı bu durumun bir dengesizlik yarattığını da söyleyebiliriz. Örneğin; kış aylarında Erzurum ortalama -20°C olurken İzmir ortalama 15°C olmaktadır. Kış aylarındaki sert iklim koşullarına rağmen Erzurum adliyelerinde faaliyetler devam etmektedirler. Sadece bu örnek bile aslında adli tatilin zaman dilimiyle ilgili bir sorun olduğunu ortaya koymaktadır.
Ülkemizde adli tatil 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 102 gereğince her yıl 20 Temmuz’da başlayıp 31 Ağustos’ta sona erer. 43 günlük bir zaman dilimini kapsar. Yeni adli dönem ise 1 Eylül’de başlar. Bu süre içerisinde mahkemeler yapmakla yükümlü ve yetkili oldukları yargılama faaliyetini, kural olarak, yerine getirmemektedirler. Ancak bu durumun bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalar Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 103’te sayılmıştır.
HMK m.103 gereğince adli tatilde ancak aşağıdaki dava ve işler görülür:
- İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delillerin tespiti gibi geçici hukuki koruma, deniz raporlarının alınması ve dispeçci atanması talepleri ile bunlara karşı yapılacak itirazlar ve diğer başvurular hakkında karar verilmesi,
- Her çeşit nafaka davaları ile soy bağı, velayet ve vesayete ilişkin dava ya da işleri,
- Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi işleri ve davaları,
- Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar.
- Ticari defterlerin kaybından dolayı kayıp belgesi verilmesi talepleri ile kıymetli evrakın kaybından doğan iptal işleri,
- İflas ve konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin işler ve davalar,
- Adli tatilde yapılmasına karar verilen keşifler,
- Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler,
- Çekişmesiz yargı işleri.
- Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler,
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 331. Maddesine göre de tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.
2571 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 62. Maddesine göre,
- a) Yürütmenin durdurulmasına ve delillerin tespitine ait işler,
- b) Kanunen belli süre içinde karara bağlanması gereken işler.”
Kanunda sayılan bu hallerde adli tatil yargılama sürecine engel olmaz. Sınırlı sayı ilkesi gereğince bu sayılan haller dışında kalan hukuki işler adli tatilde görülmez. Madde metni dışında kalan dava ve işlerle ilgili verilen dilekçelerin alınması, karar verilmesi, tebligat işlemleri ve dosyanın istinaf veya temyiz mercilerine gönderilmesi işlemlerinin yapılması ise devam eder.
Aynı zamanda HMK m.104 gereğince adli tatile tabi olan dava ve işlerde, kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır. Fakat bu düzenleme sadece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda tayin edilen sürelerle ilgilidir. Ceza yargılamasında ise adli tatilde sürelere ilişkin farklı bir düzenleme mevcuttur. Bu düzenlemeye göre, Adli tatile rastlayan süreler işlemez ve bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır. İdari yargıda ise hukuk yargısı ile aynı şekilde bir durum söz konusu olup kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler tatilin bitimini takiben yedi günlük uzama süresi söz konusu olur. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda öngörülen tüm süreler için geçerlidir.
Sonuç olarak Türk yargı sistemi, çalışanlarına ihtiyaç duydukları dinlenme süresini vermeye çalışmakta bunu yaparken de çeşitli açıklar vermektedir. Yargı sürecinin yavaşlaması, çağ dışı bir uygulama olup modern ihtiyaçlara cevap verememesi bazı temel sorunlardır. Bu durumun neden olabileceği olumsuzlukları önlemek amacıyla adli tatil döneminde dahi yukarda ifade etmiş olduğumuz işler görülmekte olup, tatilin vereceği gecikme telafi edilmeye çalışılır.