Kusursuz Sorumluluk Nedir?
KUSURSUZ SORUMLULUK NEDİR?
Kusuru bulunmadığı halde doğan zarardan sorumlu tutulmaya kusursuz sorumluluk adı verilmektedir. Kusursuz sorumlulukta kusur koşulu aranmadan haksız fiil nedeniyle doğan zarar sebebiyle maddi ve manevi tazminat talep etmek mümkündür. Kusursuz sorumluluk illiyede dayalı sorumluluk olduğundan illiyet bağının bulunmaması hâlinde sorumluluk doğmayacaktır. Zarar görenin ağır kusuru illiyet bağını keseceğinden kusursuz sorumluluk nedeniyle tazminat isteme hakkı ortadan kalkacaktır.
Kusursuz Sorumlulukta İspat Yükü
Kusursuz sorumluluğu gerektiren şartların varlığını ispat, mağdura düşer. Davacının ispat yükünü yerine getirdiği kabul edilen hallerde davalı, sorumluluktan kurtulmasını sağlayacak bir sebebin varlığını iddia ederse, bu iddiasını ispat etmelidir. Bu hususta kanun, özen yükümlülüğüne dayanan sorumluluklarda, “gerekli özeni gösterse idi dahi zararın gene de meydana geleceğini” ispat eden davalının sorumlu olmayacağını kabul etmektedir. Böyle bir kurtuluş imkânı tanınmamış olan hallerde dahi zararın bir mücbir sebepten, mağdurun veya bir üçüncü şahsın ağır kusurundan ileri geldiğinin ispatı, genellikle davalıyı sorumluluktan kurtarır.
Zararın saptanması, tazminatın belirlenmesi, yetkili mahkeme, zamanaşımı konularında, kusursuz sorumluluğu düzenleyen hükümlerde aksi belirtilmiş olmadıkça, Borçlar Kanunu’nun kusura dayanan sorumluluk hükümleri (TBK. m.50-58, m.72) uygulanır.
Türk Borçlar Kanunu’nda Düzenlenen Kusursuz Sorumluluk Halleri
1-Ayırt Etme Gücü Bulunmayanların Sorumluluğu: Tam ehliyetsiz kişiler kural olarak fiillerinden dolayı sorumlu değildir, ancak istisnai olarak hakkaniyet gerektiriyorsa hâkim ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir. Zarara yol açan kişinin ekonomik durumu, zarar görenin ekonomik durumundan daha iyiyse, kusursuz olarak işlediği fiili neticesinde meydana gelen zararı tazmin etmekle yükümlü olabilecektir. Ayırt etme gücü bulunmayan kişinin sorumlu tutulabilmesi için, hukuka aykırı fiil ile zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır.
Yargıtay içtihatlarına göre; “..Bu düzenleme ile hakime, geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Bu yetkinin, her olayı çevreleyen koşulların göz önünde bulundurularak kullanılması gerekir. Bu bağlamda, ayırt etme gücü bulunmayanın eyleminin doğurduğu özel tehlike; ayırt etme gücü bulunmamasına karşın, objektif ölçüler içinde ona yüklenilebilecek bir kusurun varlığı; ayırt etme gücü bulunmayanın, eylem sırasındaki öznel durumu ve zarar görene yönelik tutumu ile tarafların ekonomik varlıklarının göz önünde tutulması gerekir. Özellikle, haksız eylemde bulunanın sorumluluğunun onun yönünden rahatlıkla katlanılabilir; zarara uğrayan yönünden de hissedilebilir ölçüde ekonomik sonuçlar doğurması durumunda, ayırt etme gücü bulunmayanın sorumlu tutulması benimsenebilir.” (Yargıtay 4.HD 2017/4004 E. 2018/3306 K.)
Yargıtay içtihatlarına göre; “Mahkemece, yargılama sırasında toplanan delillerin birlikte değerlendirilmesi sonucu; tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları itibariyle hakkaniyetin gerektirdiği hallerde ayırt etme gücü bulunmayanların başkalarına verdikleri zararların tazminine hükmedileceğine ilişkin TBK’nın 65. (BK’nın 54.) maddesi hükmünün somut olayda uygulama koşullarının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir değerlendirme yapılmasının ardından elde edilecek neticeye göre karar verilmesi gerekirken, davalı hakkında açıklanan şekilde bir araştırma yapılmadan tazminata hükmedilmiş olması doğru olmayıp kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 4. HD. 2018/615 E. 2018/1403 K.)
2-Adam Çalıştıranın Sorumluluğu: Adam çalıştıran, görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalıştırdığı kişinin işin yapılmasıyla ilgili olarak üçüncü kişilere vermiş oldukları zarardan doğrudan sorumlu tutulur. Bu sebeple adam çalıştıranın sorumluluğu, özen sorumluluğu ilkesine dayanan bir kusursuz sorumluluk halidir. Gerçek veya tüzel kişiler adam çalıştıran sıfatına haiz olabilirler.
Adam çalıştıranın sorumluluğunun şartları;
-İşi yapan kişinin, çalıştıranın emir ve talimatı ile hareket etmiş olması şarttır.
-Zararın, işin görüldüğü sırada ve işin görülmesi ile ilgili olması gerekir.
-Zarar gören kişi, iş ile ilgisi olmayan üçüncü bir kişi olmalıdır.
Yargıtay içtihatlarına göre; üçüncü kişinin zararı ile çalışanın yaptığı iş arasında illiyet bağının bulunması gerektiği belirtilmiştir. (Yargıtay 4.HD 2018/1598 E. 2019/5590 K.)
Adam çalıştıran çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ettiği takdirde; diğer bir deyişle kurtuluş kanıtı getirmesi halinde sorumluluktan kurtulacaktır. Adam çalıştıran, ödediği tazminat için zarar veren çalışana ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir. Adam çalıştıran ve işçi arasında sorumsuzluk anlaşması yapılmasının geçerliliği yoktur.
Yargıtay içtihatlarına göre; TBK 66’ya göre yardımcı kişi, üçüncü kişiye sözleşme dışı sorumluluk çerçevesinde zarar verir. Burada gerçekleşen zarardan önce, zarar gören üçüncü kişi ile adam çalıştıran arasında hiç bir hukuki, özellikle de sözleşmeye dayalı ilişki yoktur. Yardımcı kişinin davranışından sorumluluğun ikinci türü, TBK 116. maddede düzenlenmiştir. Burada borçlu borcun ifasında yardımcı kişi kullanmaktadır. TBK 116’da zarar gören alacaklı ile borçlu arasında daha önce kurulmuş bir sözleşme ilişkisi vardır. (Yargıtay 15.HD 2019/2839 E. 2019/3978 K.)
3-Hayvan Bulunduranın Sorumluluğu: Sevk ve idare edilebilen cinsten bir hayvanın bakımı ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın kendi içgüdüsüyle bir başkasına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Hayvan bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini kanıtlarsa sorumluluktan kurtulur. Hayvan başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği takdirde, taşınmazın zilyedi hayvanı yakalayabilir ve zararı ödeninceye kadar alıkoyabilir. Hayvan tutucunun aynı zamanda kusuru varsa, bu kusur munzam (ek) kusur olarak göz önünde tutulur.
Yargıtay içtihatlarına göre; “…her ne kadar davalıya ait köpek, davacının müdahalesi nedeniyle korkuya bağlı tepkisel olarak sinirlenip davacıyı ısırmış ise de, davalının da köpeğine, iyi eğitim vererek, kilosunu, saldırganlık durumunu, mevsimsel etkileri göz önünde bulundurarak, yeterli güce sahip (gerektiğinde müdahalede bulunabilecek güce ve yaşa) bir vekil-yardımcı marifetiyle sitenin ortak kullanım alanına tahsis edilmiş yere göndermesi gerekir iken, bu durumlara dikkat etmeden hareket eden davalın da bu bağlamda munzam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece; kusursuz sorumlu olan davalının, munzam kusuru nedeniyle illiyet bağını kesen sebeplere dayanarak sorumluluktan kurtulamayacağı, buna bağlı olarak munzam kusur dikkate alınmak suretiyle (davalının tazminle yükümlü olduğu zarar tutarının belirlenmesi) asıl ve birleşen dava hakkında karar verilmesi gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirmesi sonucu istemin tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 3.HD 2019/4263 E. 2019/9309 K.)
4-Yapı Malikinin Sorumluluğu: Bir binanın veya diğer bir yapı eserinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden dolayı doğacak zararlar karşısında kusursuz sorumlu olarak kabul edilmektedir. Yapı maliki, üzerine düşen her türlü dikkat ve özeni sarf ettiğini kanıtlayarak sorumluluktan kurtulamaz. Her ne kadar bina ve yapı malikinin kurtuluş kanıtı ileri sürme imkânı olmasa da; zararın mücbir sebepten, olağanüstü halden, zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan kaynaklandığını ispat ederse illiyet bağının kesilmesini sağlar ve zararı ödemekten kaçınabilir. (HGK 2017/439 E. 2017/1463 K.)
Yargıtay kararına göre; “Zarar, davalıya ait kanalizasyon rögarının tıkanması veya arızası olmaksızın sırf sigortalı binanın geri tepmeyi engelleyici sisteminin olmamasından dolayı meydana gelmiş ise, davalının sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı sigortalı binanın malikinin kusuru nedeniyle kesilmiş olur. Ancak zarar, davalının kanalizasyon borusunun yetersizliği veya tıkanması veyahut rögarın geri tepmesi sonucu meydana gelmiş ise bu durumda sigortalı binada geri tepmeyi engelleyici sistemin olmaması, davalının kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, zira bu halde davalının sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı kesilmemiştir. Zararın nasıl meydana geldiğinin somut olarak tespit edilip, davalının kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlerin olayda mevcut olup olmadığı belirlenerek karar verilmesi gerekir.” denilmek suretiyle illiyet bağı ve sorumluluk arasındaki ilişki net bir biçimde izah edilmiştir. (Yargıtay 11.HD 2012/690 E. 2013/1547 K. )
5-Tehlike Sorumluluğu: Önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetinden doğan zararlarda, faaliyeti yürüten kişi veya işletme sahibinin sorumluluktan kurtulma imkânının bulunmadığı, ağırlaştırılmış bir kusursuz sorumluluk halidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda, özel hükümler saklı tutulmak suretiyle (TBK 71/III), önemli ölçüde tehlike arz eden işletmeler bakımından genel bir tehlike sorumluluğu düzenlenmiştir. Tehlike sorumluluğunda 3 halde illiyet bağı kesilebilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve 3. kişinin kusurudur.
Yargıtay içtihatlarına göre; “…2918 sayılı yasanın 85/1 maddesinde “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı” aynı maddenin son fıkrasında ise “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Hal böyle olunca davalı …’nin 2918 sayılı yasanın 85. maddesi gereğince kusuru bulunmasa bile işleten olarak tazminat alacaklarından sorumluluğunun bulunacağı gözden kaçırılarak davalı … açısından davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.” (Yargıtay 21.HD 2017/3567 E. 2019/864 K.)
Türk hukukunda tehlike sorumluluğuna ilişkin özel düzenlemelerden bazıları şunlardır:
-Motorlu araç işletenlerin ve teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu (Karayolları Trafik Kanunu m.85 vd.)
-Sivil hava araçlarını işletenlerin hukuki sorumluluğu ( TSHK m.133 vd.)
-Petrol hakkı sahiplerinin sorumluluğu (Petrol Kanunu m.86/II)
-Devletin askeri manevra ve atışlar dolayısıyla ortaya çıkan zarardan doğan sorumluluğu (Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu m.62-63)
-Çevreyi kirletenlerin sorumluluğu (Çevre Kanunu m.28)
Av. Abdulvahit KAYA & Av. Tuğçe AKYÜZ
Kaya Partner Hukuki Danışmanlık
Lawyers – Rechtsberatung
Istanbul – Turkey
www.kayapartner.com info@kayapartner.com