MALPRAKTİS
“MALPRAKTIS” TERIMININ TANIMI
Türk Hukukunda “malpraktis” kelimesi yaygın olarak “Tıbbi Uygulama Hataları” için kullanılmaktadır. Bu terim, tıp uzmanının uyguladığı tedavi yöntemlerinden kaynaklanan tıbbi hataları ifade etmektedir.
Türk Anayasa Hukuku’nda vücut dokunulmazlığı korunmakla birlikte, tıbbi müdahaleler bir istisna teşkil etmektedir. Doktorlar hastanın sağlığına kavuşması için riskli müdahalelerde bulunabilirler. Yüksek riskli tıbbi uygulamalarda izin verilen bu risk komplikasyon olarak adlandırılır. İhmal sonucunda bir sorun ortaya çıkarsa, bu ihmalkâr davranış “malpraktis” olarak adlandırılacaktır. Doktor ile hasta arasındaki ilişki uygulamada sözleşmeye dayalıdır. Doktrinde bu sözleşmenin türünün vekâlet sözleşmesi olduğu yönünde baskın bir görüş vardır.
Korunma hakkı, yaşama hakkının bir parçası olarak kabul edilmektedir. Tıbbi uygulama hatası, tıbbi müdahalenin amaçlandığı şekilde tamamlanmaması olarak tanımlanmaktadır. Hastaya yanlış teşhis konulmuş ve yanlış tedavi uygulanmışsa, doktorun zararı tazmin etmesi için yasal sorumluluğu olacaktır. Hem maddi hem de manevi zararları tazmin etme sorumluluğunun yanı sıra, doktor Türk Ceza Kanunu’na göre cezai suçlamalarla da karşı karşıya kalabilir. Bunun yanında tıbbi standartların doğru ve eksiksiz uygulanması halinde oluşabilecek komplikasyonlardan tıp profesyonelleri sorumlu olmayacaktır.
Malpraktis terimi hem ulusal hem de uluslararası hukuk açısından tanımlanmaktadır. Bu konudaki en önemli düzenleme Avrupa Biyotıp Sözleşmesidir. Avrupa Biyotıp Sözleşmesi’nin 4. maddesine göre “Araştırmalar da dahil olmak üzere sağlık alanındaki her müdahale, ilgili mesleki yükümlülüklere ve standartlara uygun olarak gerçekleştirilmelidir.” Türkiye de bu sözleşmeyi imzalayan devletlerden biridir.
TIBBI UYGULAMA HATASI VAKALARI
Tıbbi uygulama hataları yanlış teşhis, gecikmiş teşhis, cerrahi hatalar, tedavi etmeme, doğum yaralanmaları, reçete hataları, anestezi hataları ve genel olarak ihmal ile ortaya çıkabilir. Malpraktis vakalarının büyük çoğunluğu estetik ameliyatlar sonucunda meydana gelmektedir. Malpraktise neden olan ve en çok tercih edilen estetik ameliyatlar; saç ekimi, diş estetiği, implant, göz estetiği, meme estetiği, karın germe ameliyatı, burun estetiği, kulak estetiği, yüz kemiği estetiği, liposuction, yüz germe, vücut estetiği, botoks, lazer tedavileri
MALPRAKTIS DAVALARI
Tıbbi uygulama hatası nedeniyle maddi veya manevi zarara uğrayan tarafın dava açma hakkı vardır. Türk Borçlar Kanunu (TBK), tıbbi operasyonları bir tür sözleşme olarak kabul etmekte ve doktorları özen yükümlülüğünü yerine getirmedikleri takdirde sorumlu tutmaktadır. Ancak doktorun kusurlu olması, yani ameliyatın sonucunun doğrudan kendi eyleminden kaynaklanmış olması gerekir.
Buna göre, hasta zararın varlığını, doktorun kusurunu ve aralarındaki nedensellik bağını kanıtlarsa tazminat davası açabilir.
Hasta küçük veya kısıtlı ise velileri dava açabilir. Hasta hayatını kaybetmişse mirasçıları da dava açabilir.
KOMPLIKASYON: SORUMLULUĞU ORTADAN KALDIRAN BIR DURUM
Tıbbi açıdan komplikasyon, tıbbi operasyonun istenmeyen bir sonucunun ortaya çıkması olarak tanımlanabilir. Bu gibi durumlarda, eğer tıp profesyoneli ameliyatı azami özenle gerçekleştirmiş ve hastayı olası komplikasyonlar hakkında bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmişse, herhangi bir sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Komplikasyon ve malpraktis arasındaki fark, tıp uzmanının görev ve sorumlulukları kapsamında yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğiyle ilgilidir.
Ortaya çıkan sonucun tıbbi hata mı yoksa komplikasyon mu olduğunun ayrımı mahkemeler tarafından atanacak bilirkişiler veya Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanacak rapor ile belirlenecektir.
MALPRAKTİS NEDENİYLE TAZMİNAT NASIL TALEP EDİLİR?
Malpraktis nedeniyle uğranılan zararın tazminini talep edebilmek için hastanın zararın varlığını, doktorun kusurunu/ihmalini ve bunlar arasındaki nedenselliği kanıtlaması gerekir. İspat yükümlülüğü hastaya aittir. Ancak, zararın gerçek miktarını belirlemek mümkün değilse, hakimin takdirine bağlı olacaktır.
Malpraktis davalarında yetkili mahkeme, kurumun kamu veya özel olmasına göre farklılık göstermektedir.
Kozmetik operasyon özel klinikler, hastaneler, güzellik salonları veya özel doktorlar gibi özel sektöre ait bir kurumda gerçekleştirilmişse, yetkili mahkeme Tüketici Mahkemesi olacaktır. Ancak söz konusu operasyon devlete ait bir hastanede gerçekleştirilmişse, yetkili mahkeme İdare Mahkemeleri olacaktır. Eğer doktor sigorta şirketine karşı dava açmak isterse, yetkili mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olacaktır. Malpraktis davaları, davalının dava tarihinde ikamet ettiği yerdeki yetkili mahkemelerde açılmalıdır.
Ayrıca, dava doğrudan doktorlara karşı değil, kuruma karşı açılmalıdır.
Türkiye’de bir kliniğin tıbbi uygulama hatası yapmış olması halinde bu kliniğe dava açabilirsiniz. Dava unsurları hastanenin türüne göre değişiklik gösterebilir. Malpraktisin gerçekleştiği kurum özel bir hastane ya da üniversite hastanesi ise hastane ve malpraktisi gerçekleştiren doktor aleyhine dava açılacaktır. Tüketici uyuşmazlıklarında ise dava açılmadan önce arabuluculuk şartı aranmaktadır. Plastik cerrahiden kaynaklanan uyuşmazlıklar da tüketici uyuşmazlıklarına dahil olduğu için malpraktis davalarında da arabuluculuk şarttır.
Malpraktisi yapan bir devlet hastanesi ise doğrudan doktora karşı değil idareye karşı idare mahkemesinde dava açılması gerekecektir.
Kamu ve özel kurum ve kliniklerin doktorla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu da unutulmamalıdır.
ZAMANAŞIMI SÜRESİ
Eğer istenmeyen sonuç kamu hastanelerindeki hatalı bir tıbbi uygulama nedeniyle ortaya çıkmışsa, istenmeyen sonucun ortaya çıkmasından itibaren 1 yıl içinde idare mahkemesinde tam yargı davası olarak açılmalıdır. Özel hastanelerdeki bir uygulama nedeniyle meydana gelmişse, zamanaşımı süresi 5 yıl olacaktır. Bu aşamada dava, malpraktisin öğrenilmesinden itibaren 5 yıl içinde Tüketici Mahkemesinde açılmalıdır.
Eğer hasta bir devlet hastanesinde tıbbi bir operasyon geçirmişse, tüm tıp uzmanları ve doktorlar devlet tarafından istihdam edildiğinden, yanlış uygulamalara ilişkin tüm iddialar idare mahkemesinde açılmalıdır. Bu durumda zamanaşımı süresi 1 yıldır ve her halükarda ameliyatın gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıldır.
Eğer hasta özel bir hastane veya klinikte estetik ameliyat olmuşsa, her iki taraf arasındaki sözleşme “Eser Sözleşmesi” olarak kabul edilecek ve 5 yıllık bir zaman aşımına tabi olacaktır. Ancak doktorun tıbbi prosedürde ağır ihmali varsa, prosedürün niteliğine bakılmaksızın zamanaşımı süresi 20 yıldır.
Malpraktis davaları haksız fiil veya sözleşme ihlali olarak tanımlanabilir. Bu eylemler haksız fiil olarak tanımlandığında, zamanaşımı süresi 2 yıl olacaktır. Bu zaman aşımı zararın gerçekleştiği andan itibaren başlayacak ve her halükarda 10 yıl olacaktır. Tıp profesyoneli ile hasta arasında sözleşmeye dayalı bir ilişki olduğunda, sözleşmeyi tanımlamak için iki olasılık vardır; sözleşme olağan bir tıbbi operasyonla ilgiliyse, bu sözleşme vekalet sözleşmesidir. Eğer bu estetik bir operasyonsa ve belirli bir sonuç vaat ediyorsa, bu sözleşme eser sözleşmesidir. Her iki durumda da sözleşme 5 yıllık bir zaman aşımına tabi olacaktır. Ancak doktorun tıbbi işlemde ağır ihmali varsa, işlemin niteliğine bakılmaksızın zamanaşımı süresi 20 yıl olacaktır.
Eğer bir ceza davası açılacaksa, zamanaşımı süresi fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıldır. Tıbbi uygulama ile zarar arasında bir bağlantı olmalıdır. Böyle bir bağlantı yoksa malpraktis davası açmak mümkün değildir, bu nedenle bu tür davalar için bir tıp uzmanına danışmak sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlayacaktır.
Unutulmaması gereken noktalardan biri de tıp profesyonelleri tarafından gerçekleştirilen ve malpraktis olarak sonuçlanan tıbbi uygulamalar ile istenmeyen sonuç arasında illiyet bağı olması gerektiğidir. Ortaya çıkan istenmeyen sonuçlar doktorun ya da tıp uzmanının kusurunun ya da ihmalinin bir sonucu değilse, malpraktis ya da tıp uzmanının sorumluluğuna dayalı bir talepte bulunmak mümkün olmayacaktır.
Bu tür davaların özelliği nedeniyle bu davalarda danışmanlık almak sürecin doğru ilerlemesinde oldukça etkili olacaktır.
İNSAN HAKLARI BAĞLAMINDA MALPRAKTİS
Estetik medikal turizm en azından kısmen sağlık hakkı kapsamındadır. Sağlık turizmi sürecinde karşılaşılan insan hakları sorunları incelenecek olursa, bu durumların uluslararası insan hakları hukukunda çeşitli denetim organlarına konu olmuş olaylardan yola çıkılarak yorumlanması pratik açıdan daha kabul edilebilir olacaktır. İnsan hakları hukuku uygulamasında sağlıkla ilgili konular sosyal bir haktır ve içtihatları birçok hakkı kapsamaktadır.
Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) yer alan birçok hak sağlıkla ilgilidir. Belli konularda belli ölçüde uygulama alanı bulabilen, haklara saygı gösterilip gösterilmediğini denetlemekle görevli olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sağlıkla ilgili birçok konuda belli standartlar geliştirmiş, sağlık turizminden kaynaklanan insan hakları konularında AİHM içtihatlarından yararlanılması sonucunda davacının operasyonun yapıldığı ülkeye karşı AİHM nezdinde dava açabilmesine olanak tanımıştır.
Böylece hastanın kendi ülkesinde mi yoksa ameliyatın yapıldığı ülkede mi dava açabileceği ikilemi çözülmüş olacak. Ve yine bu şekilde, kendi ülkesinde dava açıp kazanması halinde, ameliyatın gerçekleştiği ülkede tanıma ve tenfizin yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorun da ortadan kalkmış olacak.
ARDA AÇIKALIN BESTE EVİN
AVUKAT AVUKAT