MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
Türk Borçlar Kanunu’na göre kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Maddi tazminat davası, hukuka aykırı bir eylem veya işlem nedeniyle kişinin malvarlığında isteği dışında meydana gelen eksilmenin giderilmesi; manevi tazminat davası ise kişilik haklarına yapılan saldırı neticesinde kişinin yaşadığı üzüntü, elem ve yıpranmanın yol açtığı manevi zararların giderilmesi amacıyla açılan bir dava türüdür. Maddi ve manevi tazminat davaları birlikte açılabileceği gibi ayrı ayrı da açılabilir.
1. Maddi ve Manevi Tazminat Davası Hangi Nedenlerle Açılabilir?
Herhangi bir nedenle uğranılan zararın giderilmesi amacıyla maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Tazminat davaları genel olarak haksız fiil nedeniyle uğranılan zararların giderilmesine yönelik olarak açılmasına rağmen, birbirinden farklı birçok hukuki gerekçeye dayalı olarak da açılabilmektedir.
- Maddi tazminat davasında;
Ölüm halinde,
- Cenaze giderleri,
- Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,
- Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar istenebilir.
Bedensel zararlarda ise,
- Tedavi giderleri,
- Kazanç kaybı,
- Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,
- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar istenebilir.
- Manevi tazminat davasında;
Kişilik hakkının zedelenmesi halinde manevi zararın tazminine hükmedilir. Kişilik hakkı; bir kimsenin hayatı, sağlığı, vücut bütünlüğü, şeref ve haysiyeti, özgürlüğü, sosyal ve mesleki itibarı, ismi gibi para ile ölçülemeyen manevi varlıkları üzerindeki haklarının bütünüdür. Bu bağlamda manevi zararın tazmin edilebilmesi için, kişilik haklarının saldırıya uğramasının yanında zarar görenin bu ihlal neticesinde manevi varlığında meydana gelen bu eksilmeyi hissetmesi, bunun sonucunda acı ve elem duyması gerekmektedir.
Yargıtay kararlarına göre manevi tazminata konu olabilecek kişilik hakları şunlardır:
- Kişinin yaşamı (Örneğin, babası öldürülen kişinin manevi tazminat hakkı vardır),
- Kişinin sağlığı (Örneğin, doktor hatası nedeniyle uzuv kaybeden kişi manevi tazminat talep edebilir),
- Kişinin vücut bütünlüğü (Örneğin, iş kazası nedeniyle gözü kör olan kişi manevi tazminat talep edebilir),
- Kişinin ruh bütünlüğü (Örneğin, aleyhine internetten bir haber yayınlanması nedeniyle ruh sağlığı bozulan kişi manevi tazminat isteyebilir).
2- Maddi ve Manevi Tazminat Açma Süresi ve Zamanaşımı
Kural olarak tazminat davaları, zarar görenin zararı ve tazminat isteyebileceği kişi veya kişileri öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren on yıl içerisinde açılmalıdır (Türk Borçlar Kanunu md.72/1). Bununla beraber, zarara yol açan haksız fiil aynı zamanda bir suç teşkil ediyorsa (ölüm veya yaralanma meydana getiren trafik kazası veya iş kazası gibi); bu durumda ceza hukuku zamanaşımı süresi Borçlar Kanunu’nda belirtilen sürelerden daha fazla ise, tazminat davası açma süresi açısından ceza hukuku zamanaşımı süresi uygulanır.
Genel kural bu olmakla birlikte bazı hallerde dava zamanaşımları değişebilmektedir. Örneğin, boşanma davasında talep edilecek maddi ve manevi tazminat, boşanmanın kesinleşmesinden itibaren en geç bir yıl içerisinde talep edilmelidir. Zamanaşımı sebebiyle hak kayıplarına uğranabileceği için, zararın öğrenildiği tarihten itibaren gecikmeden bir avukata danışmakta büyük fayda vardır. Zamanaşımı sürelerinin hesaplanması teknik bir meseledir.
3- Maddi ve Manevi Tazminat Davasını Kimler Açabilir?
Kural olarak tazminat davasında davacı, haksız fiil veya işlemden doğrudan zarara uğradığını iddia eden kimsedir. Örneğin, trafik veya iş kazası nedeniyle yaralanan kazazede, doktor hatası nedeniyle vücut bütünlüğü zarar gören hasta, boşanma davasında eşler maddi ve manevi tazminat davası açabilirler.
Ancak haksız fiil sonucu bir kişi ölmüş ise, ölen kişinin destekte bulunduğu yakınları bu sebeple uğradıkları kayıplar nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açabilirler. Ölüm nedeniyle açılan maddi tazminat davalarında hükmedilen tazminata “destekten yoksun kalma tazminatı” denilmektedir. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişiler, ölenin fiilen ve sürekli olarak geçimlerini sağladığı kişilerdir. Ölen kişinin eşi, çocukları, anne-babası veya ölenin kendisine destekte bulunduğunu ispat edebilen herkes maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ölenin herhangi bir desteği olmamasına rağmen ölümden üzüntü duyan birinci derece yakınları da manevi tazminat davası açabilirler.
Yaralanma halinde, yaralananın yakınlarının maddi tazminat isteme hakları yoktur. Ancak yaralanma ağır bedensel zarar meydana getirmişse, yaralananın yakınları da manevi tazminat talep edebilir. Bu konuda Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 22.01.2018 tarihli E. 2016/8953, K. 2018/387 sayılı kararında; “..dava konusu olay nedeniyle küçüğün yüzünde oluşan yaraların sabit iz niteliğinde olduğu saptanır ise, olay nedeniyle davacı anne babanın da ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün bozulduğu kabul edilerek anne ve baba yararına uygun bir manevi tazminat takdir edilmesi gerekir” demektedir.
4- Maddi ve Manevi Tazminat Davası Kime/Kimlere Karşı Açılır?
Maddi ve manevi tazminat davası, haksız eylem veya işlemi gerçekleştirerek zarara yol açan gerçek veya tüzel kişilere karşı açılmaktadır. Birden çok sorumlu varsa, dava müteselsil sorumlulardan birine, birkaçına veya hepsine karşı açılabilir.
Motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölmesi, yaralanması veya mala zarar verilmesi durumunda, tazminat hukuku gereği ilgililerin tazminat sorumluluğu vardır (Karayolları Trafik Kanunu md. 85/1). Trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası, aracın sürücüsü, işleteni, sahibi ile aracı sigortalayan sigorta şirketine karşı birlikte veya ayrı ayrı açılabilir.
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır (Anayasa madde 129/5). Bu bağlamda doktor hatası nedeniyle açılacak olan maddi ve manevi tazminat davası, hatayı yapan doktor devlet hastanesinde görevli ise idare aleyhine açılmalıdır.
Tazminat yükümlülüğü, zarara yol açan kişinin ölümü halinde mirasçılarına geçer. Bu konuda Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 25.09.2019 tarihli E. 2019/2278, K. 2019/4150 sayılı kararında; “mirasın reddine karar verildiği durumlarda mirasçılar aleyhine tazminata hükmedilemez” demektedir.
5- Maddi Tazminat Nasıl Hesaplanır?
Maddi zararın varlığını ve miktarını ispat yükü zarar görene aittir. Zararın miktarını tam olarak ispat etmek mümkün değilse bu durumda hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler (Türk Borçlar Kanunu md. 50/2). Hâkim, maddi tazminat miktarını ve ödenme biçimini belirlerken, tarafların olaydaki kusur oranlarını dikkate alır. Zarar görenin kusuru tazminatta indirim sebebidir. Bu konuda Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2012 tarihli E. 2012/8176, K. 2012/14105 sayılı kararında; “somut zararın meydana gelmesi veya artmasında davacının da etkili olduğunu, sürücünün alkollü olduğunu bilerek araca binen zarar gören kişinin de kusurlu olduğunu kabul ederek tazminattan indirim yapılmasına karar verilmesi gerekir” demektedir.
Maddi tazminat, belirli kriterleri baz alan matematiksel yöntemler ile hesaplanır. Maddi tazminatın belirlenmesinde etkili olan unsurlar aşağıdaki gibidir:
- Doğrudan uğranılan maddi zarar,
- Kusurun ağırlık derecesi,
- Zarara görenin rızası,
- Zarar görenin birlikte kusuru,
- Maluliyet varsa maluliyet oranı.
6- Manevi Tazminat Nasıl Hesaplanır?
Kanunda, manevi tazminat miktarının teknik olarak hesaplanmasını sağlayan bir metot yoktur. Manevi tazminat miktarı, bazı kriterler değerlendirilerek somutlaştırılır. Hâkim, hakkaniyete uygun bir manevi tazminat miktarı belirlemelidir.
Hâkim manevi tazminat miktarını belirlerken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın satın alma gücünü, tarafların kusur durumunu, beden gücü kaybı sebebiyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ıstırabı gözetmelidir. Bir parmağını kaybeden kişinin maluliyet derecesi ile bir kolunu kaybeden kişinin maluliyet derecesi aynı olmadığından, hükmedilecek manevi tazminat miktarları da farklı olacaktır. Manevi tazminat olarak belirlenecek miktar, tazminat sorumlusunu fakirleştirmemeli, tazminat alacaklısını da zenginleştirmemelidir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin E. 2019/3680, K. 2020/974 sayılı kararında; “manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir” demektedir.
Manevi tazminat olarak hükmedilecek miktarın çok düşük tutulması âdil olmayacağı gibi; zenginlik sağlayacak, haksız fiili “iyi ki gerçekleşmiş” dedirtecek kadar da aşırı miktara karar verilmemesi gerekir.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 04.02.2020 tarihli E. 2019/1464, K. 2020/359 sayılı kararında; “bir kişinin ileride resmi nikah kıyılacağı vaadiyle dini nikaha ikna edilmesi ancak vaat edilen resmi nikahın kıyılmaması halinde, imam nikahlı eşin manevi olarak zarar gördüğü kabul edilerek, zarar verenin de bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkonulması amacıyla uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekir” demektedir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.07.2018 tarihli ve E. 2017/5, 2018/7 K. Sayılı kararında ; “evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye (sevgili) karşı, diğer eş manevi tazminat isteyemeyeceği” belirtilmiştir.
Av. A. Vahit KAYA, LLM- MBA – Av. Tuğçe AKYÜZ
Kaya & Partner Hukuki Danışmanlık
Lawyers – Rechtsberatung
Istanbul / Turkey