HAKSIZ FİİLLERDE ZAMANAŞIMI

Anasayfa » HAKSIZ FİİLLERDE ZAMANAŞIMI

HAKSIZ FİİLLERDE ZAMANAŞIMI

Zamanaşımı Kavramı

 

Türk Hukukunda zamanaşımı kavramı kazandırıcı ve düşürücü zamanaşımı olarak iki farklı anlamda kullanılmıştır. Kazandırıcı zamanaşımı, eşya hukukuna ait bir müessese olup, bir ayni hakkın (özellikle mülkiyet hakkının) belli şartlarla belli süre devam eden zilyetlik sonucu iktisap edilmesini ifade etmektedir. (TMK 712-713,777,780)

 

Biz bu çalışmamızda Türk Borçlar Kanunu uyarınca haksız fiil sorumluluğu çerçevesinde en çok tartışılan hususlar olan; zamanaşımı süresinin başlangıcı, zamanaşımı süresinin türlerini inceleyeceğiz.

 

Türk Borçlar Kanunu’na göre zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu ‘eksik borç’ haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır. (YARGITAY 9. HUKUKDAİRESİ Esas: 2015/31141 Karar: 2019/4268)

 

Zamanaşımına uğramış borç ödenirse, bu ifa geçerlidir, bir bağışlama veya alacaklı açısından bir “sebepsiz zenginleşme” söz konusu olmayacaktır. Borçlu, borcun zamanaşımına uğradığını bilmediğini, dolayısıyla yanılarak ödemede bulunduğunu öne sürerek ödediği borcunu geri isteyemez. (TBK 78/2)

 

Zamanaşımı, hukuki açıdan bir def’i, yani kişisel bir savunma nedeni niteliğini haizdir. Bu demektir ki, borçlu borcunu ifadan kaçınmak istiyor ise zamanaşımı def’inde bulunmalı, alacağın zamanaşımına uğradığını, dava edilebilme özelliğimi kaybettiğini beyan etmelidir. Türk Borçlar Kanunu’nun 161. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere “zamanaşımı ileri sürülmedikçe, hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz.”

 

Haksız Fiillerde Zamanaşımı Süreleri

 

Haksız fiil, hukuk kurallarına aykırı bir şekilde diğer bir kişinin malvarlığı veya şahıs varlığında zarar meydana gelmesine neden olan eylemdir. Bir haksız fiilden bahsedilebilmesi için zarara sebep olan fiilin öncelikle hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka aykırı fiil maddi ya da manevi bir zarara neden olmalıdır. Zarara sebep olan kişi fiilinden dolayı kusurlu olmalı ve zararla zarara uğratan fiil arasında neden sonuç ilişkisi olarak da ifade edilebilecek bir illiyet bağı bulunmalıdır. Haksız fiilin vuku bulması üzerine oluşan zararın tazmini gündeme geldiğinde zamanaşımının da gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır.

 

Zira haksız fiil sorumluluğu, günlük hayatımızda en çok karşılaştığımız sorumluluk türlerinin başında gelir. Hayatın olağan akışında farkında olarak veya olmayarak pek çok sayıda sözleşme dışı ilişki kurarız. Kurduğumuz ilişkiler elbette ki hukuka aykırı olarak maddi veya manevi zarara mahal verebilecektir. Bu sebepledir ki haksız fiil sorumluluğu, kanun koyucu tarafından sıkı sıkıya düzenlenmiştir.

 

Zamanaşımı, yukarıda da bahsedildiği gibi  bir def’i olup, hakim tarafından re ’sen dikkate alınmamaktadır. Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin zamanaşımı süreleri Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmünde zamanaşımı üç kategoriye ayrılmıştır.

Bu süreler; doktrinde normal (olağan) süre, çerçeve veyahut azami süre ve istisnai süre olarak isimlendirilmektedir.

 

İKİ ve ON YILLIK ZAMANAŞIMI

 

TBK 72/1: “ Haksız fiil ve nedeniyle maddi veya manevi tazminat istenmesine ilişkin dava hakkı, haksız fiilden zarar gören tarafın, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenmesinden itibaren iki yıl ve her halde zarara sebep olan fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.

 

Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.”

 

Böylece iki ve on yıllık zamanaşımı sürelerinin geçmesinden sonra dava yolu ile maddi ve manevi tazminat isteme olanağı ortadan kalkmaktadır. Bununla beraber ilgili kanun maddesinde geçen bu olağan ve azami süreler (yani 2 ve 10 yıl) , yukarıda detaylıca bahsedildiği gibi hak düşürücü süre niteliğinde olmadığından, dava açıldığı takdirde, hakim tarafından re’sen dava hakkının zamanaşımına uğradığı dikkate alınmayacaktır.

 

Aynı şekilde, dava hakkının zamanaşımına uğraması, maddi ve manevi tazminat isteme hakkını ve haksız fiil sorumlusunun tazminat borcunu ortadan kaldırmadığından, sorumlu kişinin haksız fiilden doğan zararı kendiliğinden ifa etmesi durumunda bir sebepsiz zenginleşme hali mevcut olmayacak, ödenen tazmin geri istenemeyecektir.

 

İki yıllık zamanaşımı süresinin işlemeye başlaması için zarar görenin dava açmaya imkân verecek şekilde zararın mahiyet ve kapsamını’ ve zarardan sorumlu olanı kesin olarak öğrenmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.11.2002 tarihli, 2002/1034 sayılı kararında bu hususa şöyle dikkat çekilmiştir:

 

… Zamanaşımı süresinin başlaması için haksız eylemden zarar görenin ‘faili’ ve ‘zararı’ öğrenmiş olması gerekir. Zararı öğrenmeden amaç, zararın kapsamını ve esaslı unsurları hakkında davayı açmaya elverişli bütün şartların öğrenilmesidir. Zararın kapsamını belirleyecek husus ‘gelişmekte olan bir durum’ ise, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak tedavi sonucunda düzenlenecek doktor raporuyla belirlenebilecekse, zamanaşımı süresi bedensel zararı kesin olarak saptayan son tıbbi raporun verilmesinden sonra işlemeye başlayacaktır.”

 

Haksız fiilden zarar gören bir tüzel kişi ise, iki yıllık sürenin işlemeye başlaması, tüzel kişi adına dava açmaya karar verme yetkisine sahip organın veya kişinin, zararı ve zarar vereni öğrenmiş olmasına bağlıdır.

 

Haksız fiilden zarar gören taraf, zararı ve zarar vereni daha geç öğrenmiş olsa dahi, zarara sebep olan haksız fiilin işlendiği tarihten itibaren on yıl geçmesiyle dava hakkı zamanaşımına uğrayacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, depremde çöken fakat depremden on yılı aşkın bir süre önce yapılmış olan bir binanın sebep olduğu zarar nedeniyle verdiği 10.03.2010 tarihli 2010/137 Karar sayılı kararında, iki ve on yıllık zamanaşımı süresinin başlangıç tarihine ilişkin görüşü şöyledir:

 

“Hukuka aykırı bir eylemde zamanaşımının işlemesi için, hukuka aykırı eylemden  kaynaklanan zarar somut olarak ortaya çıkmış bulunmalıdır. Geçmiş bir zamanda, kurallarına uyulmadan, hukuka aykırı olarak yapılmış bir binanın deprem nedeniyle çökmesinden doğan zarara ilişkin TBK’daki zamanaşımı sürelerinin deprem tarihinden itibaren işletilmesi gerekir.”

 

CEZA KANUNUNDAKİ ZAMANAŞIMI SÜRESİ

 

Zarara sebep olan haksız fiil, aynı zamanda Türk Ceza Kanununa göre suç teşkil ediyorsa ve Türk Ceza Kanununda söz konusu fiil için daha uzun bir dava zamanaşımı süresi öngörülmüşse, maddi ve manevi tazminat davasında da daha uzun olan TCK’daki süreler uygulanır.

 

Ceza davası devam ediyorsa, zarara sebebiyet veren haksız fiil için Türk Ceza Kanununda öngörülen ve daha uzun olan dava zamanaşımı süresi geçmiş olsa bile, maddi ve manevi tazminat davası açılabilecektir.

 

Önemle belirtmek gerekir ki, Türk Ceza Kanunundaki daha uzun olan zamanaşımı süresi, ancak haksız fiil yapana ve mirasçılarına karşı açılacak davalarda uygulanır. Haksız fiilden dolaylı olarak sorumlu olanlara, örneğin adam çalıştıranlara Türk Ceza Kanunundaki zamanaşımı süresi uygulanmamaktadır.

 

RÜCU İSTEMİNDE ZAMANAŞIMI

 

Türk Borçlar Kanunu’nun 73. Maddesinde, tazminat yükümlüsünün, zarar görenin uğradığı zararı tamamen ödedikten sonra, diğer sorumlulara karşı rücu hakkına uygulanacak zamanaşımı süresi düzenlenmiştir. Şöyle ki:

 

Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu  kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.

 

Tazminatın ödenmesi kendisinden istenilen kişi, durumu birlikte sorumlu olduğu kişilere bildirmek zorundadır. Aksi takdirde zamanaşımı, bu bildirimin dürüstlük kurallarına göre yapılabileceği tarihte işlemeye başlar.”

 

TRAFİK KAZALARINDA ZAMANAŞIMI

Karayolları Trafik Kanunu

Madde 109 –

 

“Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.

 Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.

Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.

Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar. Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.”

 

Burada önemle belirtmek gerekir ki trafik kazası nedeniyle tazminat davası açılmadan önce, dava açma süresinin ne zaman başladığı ve sona erdiği dikkat edilmelidir. Trafik kazasının meydana geldiği, yani haksız fiilin işlendiği gün, tazminat davası zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır. Ancak burada dikkat çekilmesi gereken husus, trafik kazalarında da tüm haksız fiillere uygulanan iki zamanaşımı süresinden hangisi davacının lehine ise, o zamanaşımı süresinin uygulanacağıdır. Yani trafik kazası nedeniyle bir suç işlenmişse yukarıda detaylıca bahsi geçen ceza zamanaşımı süreleri uygulanacaktır. Trafik kazalarında yaralanma meydana gelmişse taksirle adam yaralama suçu; ölüm meydana gelmişse taksirle adam öldürme suçu oluşacaktır Trafik kazası neticesinde ölüm veya yaralama meydana gelmişse, ceza kanununda o suç için öngörülen dava zamanaşımı süresi ne ise, maddi ve manevi tazminat davası açma süresi de o olacaktır. Ceza kanunundaki temel dava zamanaşımı süresi geçse dahi, ceza davası devam ediyorsa, devam ettiği müddetçe herhangi bir zamanaşımı süresine bağlı kalınmadan trafik kazası sebebiyle tazminat davası açılabilecektir.

 

Mayıs 2020, Kadıköy

Av. Abdulvahit KAYA & Av. Dilay REŞİTOĞLU

Kaya  Partner Hukuki Danışmanlık

                                                                                        Lawyers  – Rechtsberatung

                                                                                                    Istanbul – Turkey

 

www.kayapartner.com                                                         info@kayapartner.com

Daha Fazla Bilgi Almak İçin Bizi Arayabilirsiniz: